Öğretmenim…
Hepinizin bildiği gibi, dünyanın en meşakkatli işlerinden
biri insan eğitmektir. Bu zor görev eğitimin yılmaz savaşçıları olan biz
öğretmenlere düşmektedir.
Günümüz dünyasına ve Türkiye’sine baktığımızda yaşanan tüm
sorunların temelinde eğitim, başka bir deyişle eğitimsizlik yatmaktadır. Hal
böyle iken, devraldığımız bu büyük sorumluluğu yerine getirmek için daima
fedakarlık yapmalıyız ve öncelikle mesleğimizi sevmeliyiz.
Bizler, gelecek nesillerin sağlam, kültürlü ve araştıran bir
nesil olması için, elimizdeki potansiyeli, en iyi şekilde değerlendirmeliyiz.
Kendimizle olan problemlerimizi bir kenara bırakıp, cehalete karşı
savaşmalıyız.
Neden öğretmenlik?
İlk olarak ABD Eski Devlet Başkanlarından John F.
Kennedy’nin şu sözlerini hatırlatmakta fayda görüyorum:
“Sizler kendinize, ‘devlet benim için ne yaptı’ sorusu
yerine ‘Ben devlet için ne yaptım, ya da ne yapabilirim’ sorusunu sorun”.
“Neden öğretmenlik mesleği” sorusunun cevaplarından biri bu
sözlerden de anlaşılacağı gibi, devlete ve bu vatanı emanet edeceğimiz yeni
nesillere hizmet etmektir. Çünkü devletin ve milletin geleceği, aynı zamanda
bizlerin, yani eğitimcilerin elindedir. Biz öğretmenler ve tüm eğitim camiası,
her şeyi devletten bekleme zihniyetini bırakarak, olumsuzlukları unutup, daha
fazla başarının yollarını araştırmalıyız.
Her anımızı en iyi şekilde değerlendirmeyi bilmeli,
imkansızlıkları konuşmayı değil, imkanlar yaratmaya çalışmalıyız ve daima,
ileri gitmeyi hedef edinmeliyiz.
Bilen bir insan, bildiğini öğreten insandır. Bildiğini
öğretmeyen insan ise gerçekte, hiçbir şey bilmiyor demektir. Bildiğinizi ispat
etmenin ve bilgiyi paylaşmanın en iyi yolu da öğretmenlik mesleğidir. İşte bu
da “Neden öğretmenlik mesleği” sorusuna bir diğer cevaptır.
Bu yolla, hem bilgiyi paylaşmayı, hem de bize emanet edilen
çocukları, gençleri hayata hazırlamayı, her eğitimci kendine şiar edinmelidir.
Bu arada biraz da bu mesleğin saygınlığına ve toplum
içindeki yerine değinmek istiyorum.
Öğretmenlik, bana göre, uzun bir yolculukla süren kutsal bir
meslektir. Ancak bu meslek günümüzde, yanlış anlaşılmalar ve her şeyin
devletten beklenmesi zihniyetinin halen var olması sebebiyle eski saygınlığını
yitirmek üzeredir.
Bir anne, kızına şöyle diyor:
“Kızı boş bırakırsanız, ya davulcuya varır, ya da zurnacıya…
Be salak kızım! Futbolcuya var bari…
Bak bana, otuz yıl önce bir öğretmene varamadım, naylon
çorap giyemedim.”
Bu annenin sözlerinden de anlaşılacağı gibi, otuz yıl önceki
öğretmenlik mesleği, toplumda böyle bir saygınlığa sahip iken, şimdilerde ise,
“Bari en azından bir öğretmen ol” şeklindeki düşünceler, mesleğin saygınlığının
ne denli azaldığını göstermektedir.
Ayrıca “Köy enstitülerinden mezun olan öğretmenler, ziraatı
da bilirdi. O halde öğretmen ziraatçılık yapabiliyor da ziraat ve jeoloji
mühendisleri neden öğretmenlik yapmasın ki!” düşüncesini benimseyen bu zihniyet
de, eğitimin içine düştüğü durumu apaçık ortaya koymakta, eğitimi
baltalamaktadır.
Oysaki bu meslek, mesleğin gereklerini bilen, eğitimini tam
manasıyla alan, kariyerli kişiler tarafından icra edilmelidir.
Öğretmenlik mesleğinin bana göre bir yolculuk olduğundan
bahsettim. Bu yolculuk;
Doğdunuz, biraz büyüyünceye kadar,
Okulunuz bitinceye, milyarlar kazanıncaya kadar,
İşe başlayıncaya, evleninceye kadar,
Çocuklarınız oluncaya, onlar evden ayrılıncaya kadar,
Cuma gecesinden, pazartesi sabahına kadar,
Yeni bir arabaya, yeni bir eve kavuşuncaya kadar,
Borçlarınızı ödeyene kadar,
İlkbahara yaza, sonbahara kışa kadar,
Maaş gününe kadar,
Şarkınız söyleninceye kadar,
Emekli olana, ölene kadar devam eder.
Sevgili gençlerimize sesleniyorum. Mutlu olmak, içinde
bulunduğunuz andan daha iyi bir zaman olduğuna karar vermek için, beklemekten
artık vazgeçin.
Mutluluk bir yarış değil, bir yolculuktur. Sizlere de bu
yolculuğu tercih etmenizi öneriyorum. Kazanacağınız mesleki kimliğimiz ve
formasyonunuzla gurur duyacaksınız.
Öğretmenlerimiz, kendilerine emanet edilen sizleri,
vatanımıza ve cumhuriyetimize layık, birer vatandaş olarak, Atatürk ilke ve
inkılapları doğrultusunda yetiştirmek için, ellerinden geleni fazlasıyla ve
özveri ile yaptılar, yapmaktadırlar ve yapmaya devam edecekler.
Büyük önder Atatürk’ün de dediği gibi: “Ulusları kurtaranlar
ancak ve ancak öğretmenlerdir.”
24/11/2001 13:56